Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durum, sadece insanların cebine ve mutfağına değil, aynı zamanda psikolojisine de olumsuz yansıyor. Üstelik bu problemler bireyleri tek tek etkilediği gibi, sosyolojik birçok soruna da yol açıyor.
Son dönemdeki yüksek enflasyon, artan vergiler, bankalara olan borçlar, işsizlik, yüksek kiralar ve hemen her gün gelen zamlar, bireylerin maddi güvencelerini sorgulamalarına ve geleceğe dair endişeler yaşamalarına neden oluyor. Bu belirsizliğin sebep olduğu psikolojik soruna da ‘finansal anksiyete’ deniliyor.
‘EKONOMİ SADECE BİR ‘KRİZ’ DEĞİLDİR’
Dr. Klinik Psikolog Hüseyin Erol, Türkiye’de bireylerin yaşadığı ‘finansal anksiyete’yi şöyle tanımlıyor: “Finansal anksiyete, adından da anlaşılacağı gibi, bir anksiyete yani bir kaygı durumudur. Geleceğe dair yaşantısına dair bir netlik göremeyen insanlar birtakım problemler yaşarlar. Psikiyatrik ve psikolojik adıyla biz buna ‘kaygı’ diyoruz. Son yıllarda Türkiye’nin gidişatına baktığımız zaman, yaşanılan ekonomik tahribat artık gün yüzüne çıkmış durumda. İnsanlar artık bir şeylerin yolunda gitmediğini fark ettiler. Artık ekonomi sadece bir ‘kriz’ değildir. Ölüm kalım problemi haline gelmiştir.”
‘TÜRKİYE, AVRUPA’NIN TAMAMINDAN FAZLA ANTİDEPRESAN KULLANIYOR’
Erol, özellikle 2017 yılından sonra ekonomik problemlerden dolayı psikolojik sorun yaşayan insanların sayısında ciddi bir artık gözlemlediklerini belirterek, “Günümüzde baktığımız zaman Türkiye, Avrupa’nın tamamından daha fazla antidepresan kullanan bir ülke durumundadır. Yani dünyada ilk üçün içinde yer almaktayız. Ülkemizde gittikçe derinleşen ekonomik problemler, toplumsal olaylar ve adalet arayışları bireylerdeki psikolojik problemleri tetikliyor. Bunun sonucunda; ilk sırada anksiyete, ikinci sırada depresyon, üçüncü sırada ise anksiyeteye bağlı panik bozukluklar ön plana çıkıyor” ifadelerini kullandı.
Finansal anksiyete, yediden yetmişe herkeste görülebiliyor. Ancak, bu kaygı bozukluğundan en çok hayatın başında olan gençler etkileniyor.
‘BİRÇOK GENÇ, ÜNİVERSİTEYİ ZAMAN KAYBI OLARAK GÖRÜYOR’
Dr. Klinik Psikolog Hüseyin Erol, Türkiye’de gençlerin hayata dair beklentilerinin gittikçe düştüğünü ifade ederek, “1990 ve 2000’li yılların başlarında, insanlar üniversite okumayı, üniversite mezuniyetini geleceğin bir teminatı olarak görüyorlardı. Maalesef artık öyle görülmüyor. Hatta birçok genç, üniversiteyi zaman kaybı olarak görüyor. Çünkü bireyler sürekli para bulmak, kaybettikleri sosyal dengeyi tekrar sağlamak adına girişimleri ön planda bulunduruyor. Son zamanlarda ortaya çıkan sosyal medya fenomenleri, güzellik salonlarıyla kara para aklayanlar, bunların tamamı aslında ekonomik bir yıkımın sonucu olarak karşımıza çıkıyor” dedi.
Finansal anksiyete ile birlikte; yetersizlik duygusu, tükenmişlik sendromu ve birçok duygu durumu ile birlikte psikolojik problem de ortaya çıkıyor. Erol’a göre, sosyal medya fenomenlerinin yaşantılarına duyulan özenti hali de bu psikolojik sorunların tezahürü olarak kendini gösteriyor.
‘TEMELDE O GÖSTERİŞLİ HAYATI ELDE ETME ARZUSU VAR’
Sosyal medya platformlarında, lüks hayatlarını gösteren videolar paylaşan fenomenlerin yaşantısını en çok takip edenler de çoğunlukla dar gelirli ve yoksul insanlardan oluşuyor. Bunun sebebini ise Erol şöyle açıklıyor: “Bir an önce para kazanmak, bir an önce o fenomenlerin sahip olduğu imkanlara ulaşma arzusuyla bireyler bunları takip ediyor ve bir müddet sonra onlar gibi olma yolunda adım atmaya çalışıyor. Temelde o gösterişli hayatı elde etme arzusu var.”
Hüseyin Erol’un dikkat çektiği bir diğer kavram ise ‘yokluk psikolojisi’. Erol’a göre, yokluk psikolojisi, Türkiye’de yaşayan insanların yüzde yetmişinden daha fazlasında kendisini gösteriyor.
‘SANAL KUMAR BAĞIMLILIĞINDA ÇOK CİDDİ BİR ARTIŞ SÖZ KONUSU’
Yokluk psikolojisi ve finansal anksiyete, beraberinde alkol, sigara, uyuşturucu madde ve kumar gibi bağımlılıkları da getirebiliyor. Bunun sebebini ise Erol şöyle açıklıyor: “Bireyin daha önce ilgilendiği bir hobisi olduğunu varsayalım. Ekonomik kriz ile birlikte bu hobiyi yapmak artık pahalı bir hale gelmişse ve birey artık bunu karşılayabilecek bir finansal güce sahip değilse farklı şeylere yönelmeye başlıyor. Bu alkol de olabilir, uyuşturucu madde de olabilir, kumar da olabilir. Özellikle sanal kumar bağımlılığında çok ciddi bir artış var. Çünkü, ekonomik tahribatın oluşturduğu bir boşluk var. Tek bir işle geçinemeyeceğini düşünen insanlar farklı arayışlar içinde olabiliyor. Ne yazık ki, bu şekilde sanal kumara yönelebiliyorlar.”
Öte yandan geçim kaygısı, beraberinde ikinci bir işte çalışmayı da getiriyor. Tek maaşla geçimini sağlayamayacağını düşünen bireyler, tatil günlerini ve mesailerinden arta kalan zamanlarını farklı işlerde çalışarak geçiriyor. Erol’a göre bu durum, bedensel yorgunluğa sebep olduğu gibi ruhsal yorgunluğa da yol açıyor. Erol, gelecek yıllara ilişki ise, “Birkaç yıl sonra ya da bizden sonraki kuşaklar bunun etkisini daha ciddi psikolojik sorunlar olarak hayatlarında göstereceklerdir” ifadelerini kullanıyor.